Aile, yalnızca biyolojik bir bağ değil; aynı zamanda kültürel, ahlaki ve sosyal değerlerin nesilden nesile aktarıldığı kutsal bir yapıdır. Ne yazık ki, günümüzde bu yapıyı zayıflatmaya yönelik çeşitli tehditlerle karşı karşıyayız. Özellikle Müslüman toplumlar, aile bağlarını koruma konusunda büyük bir hassasiyete sahipken, bu değerleri hedef alan girişimler giderek artmaktadır.
Aile Kurumuna Yönelik Planlı Saldırılar
Son yıllarda dünya genelinde, aile kurumunun zayıflatılması için çeşitli planlar devreye sokulmaktadır. İstanbul Sözleşmesi gibi bazı düzenlemelerin, kadını koruma amacıyla yola çıktığı söylense de, uygulamada aile içi dengeleri bozduğu ve boşanma oranlarını artırdığı gözlemlenmiştir. Kadın haklarını korumak elbette önemlidir; ancak bu koruma, aileyi zayıflatmadan, adalet ve denge gözetilerek yapılmalıdır. Aile yapısını hedef alan bu tür girişimler, toplumun temel dinamiklerini bozmaktadır.
Sıla-i Rahim ve Toplumsal Dayanışma
İslam'da sıla-i rahim, yani akraba bağlarını korumak ve güçlendirmek, büyük bir önem taşır. Kur'an-ı Kerim'de bu konuya sıkça vurgu yapılır. Sıla-i rahim, yalnızca akrabalarla ilişkileri sürdürmek değil; aynı zamanda komşularla, dostlarla ve toplumsal çevreyle güçlü bağlar kurmak anlamına gelir. Bir toplumun huzuru, bireylerin birbirine duyduğu sevgi, saygı ve dayanışma ile mümkündür. Sevinçte ve kederde bir arada olmak, toplumsal bütünlüğü güçlendirir ve bizi güçlü kılan değerleri korur.
COVID-19 ve Toplumsal İzolasyon
COVID-19 salgını sürecinde yaşanan sosyal izolasyon, aile ve akraba bağlarını zayıflatma noktasında ciddi etkiler yarattı. Fiziksel mesafeler, duygusal kopukluklara yol açtı. Salgının, özellikle dayanışma kültürü güçlü olan Müslüman toplumlarda derin izler bırakması, bu süreçte bir ayrıştırma planının parçası olduğu yönündeki endişeleri güçlendiriyor. Salgın bahanesiyle insanların birbirinden uzaklaştırılması, sıla-i rahim gibi kutsal değerlerimizi sekteye uğratma amacı taşıyor olabilir.
Çözüm: Değerlerimize Sahip Çıkmak
Bu saldırılara karşı durmanın tek yolu, inancımızı ve kültürel değerlerimizi yaşatmak ve korumaktır. Aile bağlarını güçlendirmek, toplumsal dayanışmayı sürdürmek ve sıla-i rahimi ihmal etmemek, bu değerleri yaşatmanın en güçlü yoludur. Toplum olarak birbirimize daha çok kenetlenmeli, manevi bağlarımızı güçlendirmeliyiz.
Unutmayalım ki, güçlü bir toplumun temeli sağlam aile yapılarından geçer. Bu nedenle, ailemizi korumak sadece bir sosyal sorumluluk değil; aynı zamanda dini bir görevdir. Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket ederek, birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmeli; bizi bölmek ve zayıflatmak isteyenlere karşı dik durmalıyız.
Toplumumuzu ayakta tutan bu değerlere sahip çıktığımız sürece, hiçbir güç bizi bölmeye muvaffak olamayacaktır.