Mezopotamya'nın incisi Batman, kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış tarihiyle övünürken, günümüzde bambaşka bir sorunla mücadele ediyor.
Şehrin gençleri, teknoloji ve kumarın karanlık girdabına çekiliyor. Hızlı zengin olma vaadiyle başlayan bu mecralar, gençlerin eğitim hayatlarını, aile ilişkilerini, iş ve sosyal hayatlarını olumsuz etkiliyor. İstatistikler acı bir gerçeği ortaya koyuyor: Teknoloji ve Kumar, gençlerin geleceğini karartıyor. Ancak kazanan yok, sadece kaybedenler var.
Kumar, gençleri parmaklıkları görünmeyen bir hapishaneye dönüştürür. Maddi yıkımın yanı sıra, ruhlar da harap olur, aileler dağılır ve gelecek kaygısıyla dolu günler yaşanır. Gençlerin hayalleri, teknolojinin ve kumarın karanlık kuyularında boğulurken, şehirlerin sokaklarında yankılanan kahkahalar, evlerden yükselen feryatlara dönüşüyor.
Bu sorun, şehirde yayılan bulaşıcı bir hastalık gibi her yanımızı sarmış durumda. Toplum olarak bu hastalığın farkında olmalı ve derhal çözüm için harekete geçmeliyiz.
Teknoloji bağımlılığı ve kumar, gençlerimizin hayatlarını tehdit eden, iki başlı bir canavar gibidir. Bir yandan sanal dünyanın cazip vaatleri gençleri kendine çekerken, diğer yandan kazanma hırsı onları uçuruma sürüklüyor. Bu iki tehdit, birbirini besleyerek büyür ve gençlerin geleceğini karartır. Borsa, kripto para, sayısal ve sportif oyunlar gibi farklı yüzler gösteren bu bağımlılıklar, gelişen teknolojiyle birlikte toplumda hızla yayılıyor.
Gençlerimizin geleceğini karartan yasa dışı bahis siteleri, toplumumuzun sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu zararlı alışkanlığa karşı mücadelede yasal düzenlemelerin yetersiz kalmasına izin vermemeliyiz. Tıpkı bir çocuğu tehlikeden korumak için her türlü önlemi aldığımız gibi, gençlerimizi de bu beladan kurtarmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Bağımlılar için tedavi merkezleri, onların yeniden hayata tutunmaları için bir can simidi gibidir. Ne var ki, ülkemizde ve ilimizde bu can simidinin sayısı yetersiz olduğundan, bağımlılar çaresizlikle boğuşmaktadır. Tıpkı bir gemi enkazında yalnız kalan birinin yardım çığlıkları gibi, bağımlıların feryatları da duyulmuyor gibi gelmektedir.
Tefecilik, insanların çaresizliğinden beslenen ve onları borç tuzağına düşüren bir suçtur. Bu durum, hem bireysel hayatları felç eder hem de toplumun güvenini sarsar. Şeffaf ve adil bir hukuk sistemiyle tefecilik belasından kurtulmak ve mağdurlara adalet sağlamak mümkündür.
Borçların gölgesinde karanlığa gömülmüş bir yuva, umudunu yitirmiş bir kadının kalbini karartır. Bu karanlığı aydınlatmak için annelerin, babaların ve kadınların savcılık ve emniyetten yardım talep etmesi, tek bir kıvılcımla büyük bir yangını söndürmesi gibidir.
İslam'ın kumarı yasaklaması, sanki bir doktorun kanseri önlemek için sigarayı bırakmamızı söylemesi gibidir. Bu yasak sadece bir din kuralı değil, aynı zamanda insanın ruhunu koruyan bir kalkandır. Kumar, bir canavardır; bir kez yakalarsa insanı kemirip bitirir, ailesini parçalar, toplumu hasta eder. İslam, bu canavara karşı en güçlü ilacı bize verir.
Tıpkı bir doktorun hastasının sağlığı için zararlı besinleri yasaklaması gibi, İslam da kumarın insanın ruh sağlığına verdiği zararı görüp bizi bu illetten uzak tutmuştur. Kumar, insanın beynindeki ödül sistemini bozarak, bir bağımlılık haline gelir. Bu bağımlılık, tıpkı bir bağımlının uyuşturucuya olan ihtiyacı gibi, insanı her geçen gün daha da dibe çeker.
Müftülüklerimiz, gençlerimize kumarın zararları konusunda tıpkı bir ruh doktoru gibi yaklaşmalı, İslam'ın net tavrını aktararak onların vicdanlarını uyandırmalı ve bu tehlikeden korumalıdır.
Kumar, bireysel bir sorun olmaktan çıkarak, tüm toplumu ilgilendiren ciddi bir sosyal sorundur. Bu nedenle, kumar oynayan bir kişiyi gören herkesin, onu yargılamadan, anlayışla yaklaşarak ve destek olarak bu bağımlılıktan kurtulmasına yardımcı olması önemlidir.
Bu yangın, sadece bir şehri değil, tüm ülkeyi tehdit ediyor. Tıpkı bir salgın hastalık gibi, bir şehirden diğerine hızla yayılabiliyor. Bu durum, tıpkı bir ormanda çıkan bir yangının rüzgârla komşu ormanlara sıçraması gibi, kontrol altına alınmazsa büyük felaketlere yol açabilir.
Batman'da son birkaç aydır yaşanan intihar vakaları, ailelerin içindeki bir yangını andırıyor. Aile fertlerinin her biri, bu yangının etkisi altında kalıyor. Babalar işini kaybediyor, anneler çaresizliğe kapılıyor, çocuklar gelecek kaygısıyla büyüyor. Bu yangının dumanı, tüm ailenin ciğerlerini yakıyor.
Bu yangını söndürmek için herkesin el ele vermesi gerekiyor. Tıpkı bir itfaiye ekibinin yangına müdahale ettiği gibi, tüm kurumlar da bu mücadelede yer almalı.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri, tıpkı bir sağlık ekibi gibi, yaralıları tedavi etmeli ve onlara destek olmalıdır. Emniyet birimleri ise, yangının kaynağını bulup söndürmek için çalışmalıdır. Sivil toplum kuruluşları da, tıpkı bir gönüllü itfaiye ekibi gibi, yangına müdahalede bulunmalı ve farkındalık yaratmalıdır. Medya ise, bu yangının boyutlarını gözler önüne sererek kamuoyunu bilgilendirmelidir.
Şehrimiz, umutlarımızın yeşerdiği bir ağaçtır. Ancak bu ağaç, özellikle gençlerimizde teknoloji ve kumar bağımlılığı adlı bir hastalığa yakalanmıştır. Bu hastalığı tedavi etmezsek, ağacımızın yaprakları dökülecek, dalları kuruyacak ve sonunda kökünden sökülecektir. Şehrimizin geleceği için harekete geçmeli, kumar bağımlılığına ve tefecilere karşı savaşmalıyız.
Batman'ın gözyaşları, vicdanlarımızı yakarken, sorumluluğumuzun büyüklüğünü bir kez daha anlıyoruz. Bu acıya sessiz kalmak, vicdanımıza ihanet etmektir.
Evet, Batman'ın yüreği kanıyor. Bu acıyı dindirmek, yaraları sarmak hepimizin görevidir. Sessiz kalmak mı, yoksa gelecek nesillere daha güzel bir Batman bırakmak için harekete mi geçeceğiz? Cevap çok açık! Batman'ımızın çığlığına kulak verelim ve hep birlikte bu mücadeleyi kazanalım.
Unutmayalım ki, bu mücadele, sadece bir şehir için değil, tüm insanlık için bir mücadeledir.
Tıpkı bir orman yangınının tüm ekosistemi etkilediği gibi, kumar bağımlılığı da toplumun tüm dokusunu zedeler. Bu nedenle, bu yangını söndürmek için hep birlikte hareket etmeliyiz.
Kalın sağlıcakla...