“Çok sevdiğim aileme müslüman olduğumu söylediğimde beni evlâtlıktan reddettiler. İki saat içinde telefonuma şöyle bir mesaj geldi: ‘Bugünden itibaren senin gibi bir kızımız yok.’ İki saat içinde böyle birçok mesajlar geldi ve tüm ailemi kaybettim. Kardeşlerim, halalarım, amcalarım ve kuzenlerim... Hepsini kaybettim! Aile evimi kaybettim! Çünkü bir daha geri dönemedim. Geri dönemeyeceğim için de yaşadığım şehri kaybettim. Sanki yerden sökülüp uzak bir yere fırlatılır gibi köklerimi kaybettim. Bu yüzden çok çok zor bir durumdu. Annem olmadan eş ve anne olmam çok zor oldu. Çünkü çocuklarım doğduğunda annem benim yanımda değildi. (Duygulanıp ağlıyor) Bugün bana neden müslüman olduğumu soracak olsalar onlara tek bir cevap verebilirim: ‘Ben Allah’a muhtacım.’ Ben Allah’a muhtacım. Sadece bu kadar!..”
Varsın dünya da, dünyevi olan da, dünyada kalacak her şey onların, bütün dünyaları dünya olan dünyevilerin olsun…
Hakiki ve sahiden kuvvetli bir iman ile Allah'a iman edene her şeyi yaratan, her şeyin sahibi, her şeyi kudretine boyun eğdiren, göklerin ve yerin hazinelerinin sahibi, her an her şeyi çekip çeviren, korkuları gidererek her kalbe ve her gönüle huzur, eman ve emniyet veren, -isterse ve hikmeti iktiza ederse- her isteyene her isteneni veren/verebilen yetmez mi?
İman etmek aslında her şeyin sahibine kavuşmaktır; Fani olan her şeyini terk edip her şeyin sahibine iman edip yönelerek rahmet kapısını çalana her şeyin sahibi kendisinden istenecek her şeyi ikram ve ihsan etmez mi?
Muhtedi hanımefendinin son sözleri şöyleydi: “Ben Allah’a muhtacım. Ben Allah’a muhtacım. Sadece bu kadar!..” Ve sonsuz tesellilerle dolu o muhteşem o harika ve bir o kadar müjdeli âyeti hatırlayalım: “Allah kuluna kâfi değil mi?”
Kaynak: İman Etmek Her Şeyden Vazgeçebilmektir - Mehmet Asıf IŞIK