İSTANBUL (AA) - İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından TÜBİTAK desteğiyle yürütülen "Krizler Çağında Çocuk Olmak: Türkiye'de Salgın Sonrasında Çocukların İyi Olma Halini Yeniden Düşünmek" başlıklı araştırma projesinin bulguları sunuldu.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, üniversitenin BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA) tarafından TÜBİTAK desteğiyle yürütülen araştırma projesi, Türkiye'de çocukların iyi olma halini bütüncül bir perspektifte ele aldı.

Projenin sonuçlarına ilişkin düzenlenen toplantıda, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, Prof. Dr. Emre Erdoğan ve çocuk hakları araştırmacısı Gözde Durmuş, bulgularını ve önerilerini katılımcılarla paylaştı.

Araştırma, salgın sonrasında çocukların "iyi olma halini" maddi durum, sağlık, eğitim, risk ve güvenlik, barınma ve çevre, katılım, ilişkiler ve dijital dünya gibi birçok farklı boyutta değerlendirdi. Türkiye genelinde 29 ilde 1500 haneyle yapılan anket çalışmasının yanı sıra Şanlıurfa ve İstanbul'da gerçekleştirilen derinlemesine görüşmeler ve odak grup çalışmalarıyla, bulgular desteklendi. Projede, Çocuk Danışma Kurulu hayata geçirilerek çocukların görüşleri de sürece dahil edildi.

Görüşülen çocukların yüzde 47'si, kendini mutlu hissettiğini belirtti. Bu oran, en düşük sosyoekonomik statüye sahip ailelerin çocuklarında yüzde 33; yüksek sosyoekonomik statülü ailelerin çocuklarında ise yüzde 64 oldu.

- Çocukların dörtte üçü kaygı duyuyor

Araştırmanın öne çıkan bulguları arasında, çocuklar arasında kaygı düzeyinin yüksekliği yer aldı. Görüşülen çocukların dörtte üçü, ekonominin durumundan veya aile bireylerinden birinin başına kötü bir şey gelmesinden kaygı duyuyor. Gelecekle ilgili planlarının gerçekleşmemesi ve Kovid-19 benzeri bir salgından kaygı duyan çocukların oranı da yüzde 63 oldu. Sınavlar (yüzde 63) ve derslerde (yüzde 60) başarısız olmak, çocuklarda kaygıya yol açan diğer önemli etkenler arasında yer aldı.

Çocukların yüzde 11'i, çalıştığını belirtti. Çalışma oranı, erkek çocuklarda yüzde 13, kız çocuklarda ise yüzde 7 olarak belirlendi. Düşük sosyoekonomik statüde bu oran yüzde 18'e çıkarken, yüksek sosyoekonomik statüde ise yüzde 3'e düştü. Çocukların yarısından fazlası (yüzde 53) dükkanlarda, yüzde 20'si ise fabrikalarda çalışıyor. Haftada 8-11 saat arası çalışan çocukların, haftalık ortalama gelirleri 2 bin liranın altında kaldı. Çalışma nedenleri arasında harçlık çıkarma (yüzde 54), aileye destek sağlama (yüzde 47) ve meslek öğrenme (yüzde 39) öne çıktı.

Gastronomi şehrinin lezzet ustası kadınları, Gaziantep'i vegan mutfağıyla öne çıkarmak istiyor Gastronomi şehrinin lezzet ustası kadınları, Gaziantep'i vegan mutfağıyla öne çıkarmak istiyor

Araştırmaya katılan 112 çocuk, eğitimine ara vermek zorunda kaldığını aktardı. Bu durumun başlıca nedenleri arasında ders başarısızlığı (yüzde 54), okula gitmek istememe (yüzde 51) ve çalışma zorunluluğu (yüzde 28) yer aldı. Eğitime geri dönmek isteyen çocukların oranı ise yüzde 13'te kaldı.

Düşük sosyoekonomik statüye sahip çocukların yüzde 26'sı, yüksek sosyoekonomik statüdekilerin ise yüzde 8'i evde ders çalışamadığını belirtti. Evde çalışma ortamı olmayan çocuklar için okul, olmak istedikleri yer haline geliyor. Ancak düşük sosyoekonomik statüdeki çocukların yüzde 23'ü, kalabalık sınıflar gibi nedenlerle okulda da ders öğrenemediğini ifade etti.

Çocukların ev içerisindeki iş yükleri de toplumsal cinsiyete ve sosyoekonomik statülere bağlı olarak değişiyor. Kız çocuklarının yüzde 89'u kendi yataklarını topladığını, yüzde 79'u sofra kurup kaldırdığını, yüzde 63'ü kahvaltı hazırladığını, yüzde 50'si ev temizliği yaptığını ve bulaşık yıkadığını, yüzde 26'sı ise yemek yaptığını kaydetti. Bu oranlar, erkek çocuklarında çok daha düşük çıktı.

- Doğal afetleri en önemli tehditler arasında görüyorlar

Araştırma çalışması, çocukların yüzde 53'ünün deprem, orman yangını gibi doğal afetleri en önemli tehdit arasında gördüğünü ortaya çıkardı. İşsizlik (yüzde 49), yoksulluk (yüzde 45) ve salgın hastalık (yüzde 33), çocukların tehdit olarak algıladığı öne çıkan diğer durumlar oldu.

Çocukların arkadaşlarıyla ilişki kurarken en fazla tercih ettikleri yöntem yüz yüze görüşmek (yüzde 84) olurken, bunu WhatsApp benzeri uygulamalar (yüzde 47) ve telefonda konuşmak (yüzde 45) takip etti.

Görüşülen çocukların internet okuryazarlığının yüksek olduğu görüldü. Katılımcıların yüzde 80'i kullandığı araçlardaki gizlilik ayarlarını yapabildiğini, yüzde 78'i hangi görüntü ve bilgilerini internette paylaşacağını bildiğini, yüzde 77'si istemediği mesajları engellediğini, yüzde 74'ü de bilgileri doğrulayabildiğini bildirdi.

Çalışmaya katılan çocuklar, seyrek de olsa siber zorbalık ve tacizle karşılaştığını aktardı. Profil fotoğrafıyla ilgili olumsuz yorumlar aldığını söyleyenlerin oranı yüzde 14, sosyal medya paylaşımları nedeniyle alay edilenlerin oranı yüzde 13'te kaldı. Siber zorbalıkla karşılaşan çocukların başvurdukları ilk yol, mesajı gönderen kişiyi engellemek (yüzde 39) olurken, bunu, sosyal medya hesabını kapatma (yüzde 28), bu konuda arkadaşlarıyla konuşma (yüzde 26), telefonun ya da bilgisayarının güvenlik ayarlarını değiştirme (yüzde 23) yöntemleri izledi.

Açıklamada görüşlerine yer verilenlerden Prof. Dr. Emre Erdoğan, çocukluğun tamamen korunaklı bir alan olmadığını belirtti.

Sosyoekonomik eşitsizliğin, çocukların yaşam koşullarını ve eğitim fırsatlarını derinden etkilediğini vurgulayan Erdoğan, "Daha iyi eğitime ve sosyoekonomik statüye sahip ebeveynlerle büyüyen çocuklar, daha korunaklı bir yaşama sahip oluyor." değerlendirmesinde bulundu.

Sosyoekonomik yönden yüksek çocukların fazla olanağa sahip olması nedeniyle daha mutlu ve dayanışma içinde olduğuna değinen Erdoğan, "Bu çocukların sözleri daha fazla dinleniyor ve bu eşitsizlik. Bu korunaksızlığı ve adaletsizliği görmeli, çocuklara eşit eğitim ve yaşam olanakları sunmak için çözümler üretmeliyiz." ifadelerini kullandı.

Projenin araştırmacısı Gözde Durmuş da çocuğun iyi olma halinin çalışmalarının temel amaçlarından birisi olduğunu, çocukların perspektifinden bakmayı ve onların katılımını sağlamayı önemsediklerini bildirdi.

Çocuk Danışma Ekibi ile dijital çağda çocuk olmak üzerine onların düşüncelerini anlamayı hedeflediklerini kaydeden Durmuş, süreç boyunca kurumlarla iletişim, ebeveynlerden izin alma ve çocuklara süreci anlatma gibi adımları dikkatle planladıklarına işaret etti.


Kaynak: aa