Orta Doğu'nun Kalbine Saplanan Hançer: İsrail-2

Osmanlı Devleti, 1867 yılında yabancılara gayrimenkul temellük (mülkiyet) hakkı tanıyan kanunu çıkardı.

Abone Ol

II.Abdulhamid’e Yahudi Devleti Teklifi

Osmanlı Devleti, Yahudilerin çok toprak satın almaları üzerine Filistin’de hedeflenen Yahudi yerleşimine mani olmak için 1871’de İrade-i Seniyye ile Filistin toprakları miri araziye (kamu-devlet mülkiyeti) dönüştürüldü. Filistin topraklarının yüzde 80’i miri (kamu-devlet) arazi, yüzde 20 kadarı ise özel mülktü. Siyonistlerin Filistin’i ele geçirme planını gören Sultan II. Abdülhamid, özellikle Filistin bölgesi olmak üzere Osmanlı Devleti sınırlarında Yahudilere toprak ve mülk satışını yasakladı.

Filistin’in, Osmanlı toprağı olduğu dönemde, Teodor Herzl, Osmanlı Devleti’nin dış borçlarının tamamının ödenmesi karşılığında Filistin’in Yahudi yurdu haline getirilmesi teklifine karşı Sultan II. Abdülhamid “Kanla alınan yerlerin bedelinin de kan olduğunu” cevabıyla teklifi reddetti. Bu durumda II. Abdulhamid mutlaka tahttan indirilmeliydi.

1911: Bediüzzaman Said-i Nursi, İslam ümmetinin gerek o zaman ayağa kalkıp içinde bulunduğu hastalıklı durumundan çıkışı için, gerek sonradan maruz kalacağı sorunlara dikkat çekmek üzere sevk-i İlahi ile Mekke ve Medine’den sonraki mübarek beldeye, Şam-ı Şerif’e gelir. Şam, o vakitler bugünkü Suriye, Filistin, İsrail, Lübnan ve Ürdün’ün içinde bulunduğu bölgenin adıdır. Anadolu, Trakya veya Balkanlar tabirleri gibi…

Henüz I. Dünya Savaşı başlamamıştır. Bediüzzaman, Şam bölgesinin büyük olaylara gebe olduğunu hissedercesine Emevi Mescidi’nde muazzam bir kalabalığa İslam aleminin hastalıklarını birer birer sıralar: Ümitsizlik. Doğruluğun toplum ve siyasi hayattan çekilmesi. Düşmanlık. Mü’minleri birleştirip bağlayan güçlü bağların farkında olmamak. Bulaşıcı hastalık gibi toplumda yayılan baskı, zorbalık ve kaba gücün hakim olması. Şahsi menfaate düşkünlük…

Kur’an’dan aldığı dersle İslam ümmetine gönderilen allame, bir sosyolog gibi bu psikolojik ve toplumsal hastalıkların çarelerini ve tedavi usullerini uzun uzun beyan eder: Ümit, İlahi rahmetten ümitsiz olmamak. Doğruluk İslam’ın temeli, yüksek karakterin şahsiyetin ve ulvi hislerin madenidir. Sevilmeye en layık olan sevgidir; hele de müslümanların birbirini sevmesi dini vecibedir. Düşmanlık edilecek olan düşmanlık duygusudur. Milliyetimizin ruhu ve esası İslamiyettir; Hürriyet-i şer’iye ve meşveret-i meşrua toplum hayatına hakim olmalıdır. Arap ve Türk İslamiyet kalesini sırayla bekleyen nöbetçilerdir. Bölünmeden bir arada ve beraber olunmalıdır.

“Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itâb ve nefret, hevâ hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, hüdâya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmin.”

1912: Osmanlı İmparatorluğu topraklarında petrol arama ve geliştirme çalışmaları için Türk Petrol Şirketi (Turkish Petroleum Company) kuruldu; Şirketin %50’si, I. Dünya Savaşı öncesinde Orta Doğu bölgesinin en önemli petrol şirketi İngiliz-İran Yağ Şirketi’ne aitti.

Daha sonra Almanlar (Deutsche Bank) ve İngilizler (İngiliz-İran Petrol Şirketi) Londra'da Türk Petrol Şirketi’ni kurdular; (Şirket hisselerinin % 50’si İngilizler tarafından kurulan Türkiye Milli Bankası'na, %25’i Almanlara ait Deutsche Bank'a ve %25’i Hollanda-İngiliz ortaklığındaki Royal Dutch-Shell Grubuna aitti. Daha sonra, iki gurubun %25’lik hisselerinden % 5’lik pay Osmanlı asıllı petrol mühendisi Ermeni Calouste Sarkis Gulbenkian isimli bir özel şahsa verildi.)

KURTLAR SOFRASI KURULDU

1916: Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu'daki topraklarının bölüşülmesini öngören Sykes-Picot Antlaşması Britanya İmparatorluğu ile Fransa arasında gizlice imzalandı. Bu anlaşma ile Britanya, çoğunu kendi hakimiyeti altında tutmak üzere, Arap Yarımadasını Fransa ile paylaşmıştı. Rusya bu hain ve sinsi anlaşmaya daha sonra katılmasına rağmen 1917 Ekim kızıl devrimi ile iktidarı ele geçiren Bolşevik Sovyet Hükümeti anlaşmayı ifşa etti.

1917: I. Dünya Savaşı sırasında Filistin ve çevresi Osmanlı idaresi altında idi. Birleşik Krallık (İngiltere), savaştan önce bölgedeki Arap reislerden Şerif Hüseyin ile anlaşarak Osmanlı Devleti’ne karşı isyan etmeleri halinde bağımsız bir Arap devleti kurulması vaadinde bulunmuştu.

Birleşik Krallığın desteklediği Arap güçleri Osmanlı hakimiyetine son verdi.

İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Filistin'de Yahudi halkları için bir vatan kurulması sözü verdi. “Balfour Deklarasyonu” olarak anılan bu vaat, Siyonist önderlerinden Lord Rothschild'e gönderilen mektupta yer aldı. Öyle çok ta uzun olmayan 67 kelimelik bu meş’um bildiri İngilizlerin Orta Doğu'nun kalbine sapladığı paslı hançerin ilk resmi hamlesidir. Bu mektup ve ardından atılan adımlar İngilizlerin Orta Doğu’ ya bıraktığı sorunlu mirasın esasını teşkil eder; Belge, bölgede günümüze kadar devam eden tüm kaos, şiddet, tehdiş ve terör olaylarının ve savaşların önünü açtı.

BİR VAADİN YERİNE GETİRİLMESİ

18 Temmuz 1917 tarihi Filistin için büyük önem arz eder. “Balfour Deklarasyonu”nda ana hatlarıyla istikameti çizilen ve Yahudilere “İngiliz vaadinin orijinal taslağı” sayılan plan üç önemli hususu ihtiva etmekteydi:

1) Filistin’in Yahudilere vatan olarak oluşturulması.

2) Herhangi bir kısıtlama olmaksızın Yahudilere göç hakkı verilmesi.

3) Yahudilerin kendi kendilerini idare etmeleri.

Bu üç husus Siyonistlerin hayati önemde saydıkları taleplerini karşılayacaktı.

“1921 yılında, daha sonra İsrail başbakanı olacak Rus asıllı Siyonist lider Haim Weizmann: “Savaş sırasında vaat edilen Yahudi vatanı, şimdi Arap vatanına dönüştü” sözleriyle Churchill’e sitem eder. I. Dünya Savaşı sonrasında, kutsal topraklarda Yahudilere devlet kurma vaatleri yerine gelmez. Ancak bu vaat yaklaşık 30 yıl sonraya, II. Dünya savaşı sonrasına kalır.” (Remzi Koçöz, Tarihten Günümüze Yahudiler)


(Haim Weizmann)

106 YIL SONRA GELEN ÖZÜR

İsrail'in 7 Ekim'den beri vahşetin her türlüsüyle, hiçbir hukuki, insani ve ahlaki değer tanımadan Gazze'ye düzenlediği katliamın ötesini geçen saldırıları yüz altı yıl sonra bir özür getirdi. Filistin'in tarihini değiştiren mektup diye bilinen Balfour Deklarasyonu'nu yayınlayan Arthur James Balfour, dönemin Birleşik Krallık'ta Dışişleri Bakanı ve aynı zamanda dünyanın saygın üniversitelerinden biri olan Edinburgh Üniversitesi'nin en uzun süre rektörlüğünü yapmıştı.

Üniversite, 106 yılın ardından 14 Aralık 2023 tarihinde yayınladığı bir bildiri ile dünya tarihine Balfour Deklerasyonu olarak geçen ve Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasına öncülük eden bu Deklerasyon sebebiyle Filistinlilerden özür diledi. (Haber7com/18.12.2023)

YAHUDİ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

1920: I. Dünya Savaşı'nın ardından İngiliz mandası altındaki Filistin'e Yahudi göçü sel gibi akıyordu. Bölgenin demografik yapısını değiştirmeye başlayan bu göçler Filistinlilerin öfkesini artırdı. İşgalci İngiliz askerleri Filistin'deki isyanları bastırmakta zorlanıyordu.

İngiliz Manda Yönetimi, Siyonist Yahudiler tarafından kurulan “Haganah” (Savunma!) isimli terör örgütüyle isyanları bastırmaya çalıştı. İngiltere bir ara Yahudi göçlerini sınırlayınca Yahudi terör örgütleri bu defa İngiliz Manda askerlerine saldırdı.

(Ne tuhaf! Yahudiler yüz küsur sene önce terörle işgal, gasp, saldırı ve cinayetlerini “savunma” diye başlatmıştı. Bugüne kadar devam eden sayısız olaylar ve katliamlar silsilesi yine “savunma” gerekçesiyle sürdürülüyor!..)


(Yahudi teröristlerin Filistin’de bir köye terör saldırısı)


(Hanagah Silahlı Terör Örgütü)

Bir diğer Siyonist terör örgütü ise “Irgun” adıyla kuruldu. Örgütün Filistinlilere karşı canice katliam ve saldırıları uzun süre devam etti. Filistinlilerin gasp edilen topraklarına Yahudi işgalciler yerleştirildi.

Sonraki yıllarda İsrail başbakanlığı da yapacak olan Menaham Begin Irgun’un başına geldiğinde terör örgütü binlerce sivil Filistinliyi canice katletti. Bu örgüt en kanlı eylemini 1948'de yaparak Filistin’in Deir Yasin Köyü'ne, Leyhi ve Irgun terör örgütü mensubu 80 terörist birlikte saldırdı. Savunmasız haldeki 107 kadın, erkek, çocuk ve yaşlılar vahşice katledildi. Bazıları topluca infaz edildi.

M. Begin, bir etnik temizlik olan bu katliamı daha sonraları “Eğer Deir Yassin zaferi olmasaydı, İsrail Devleti de olmazdı.” sözleriyle tanımlamıştır. ABD başkanı Jimmy Carter'ın da desteği ile İsrail-Mısır Barış Antlaşmasını imzalaması sebebiyle 1978'de Mısır devlet başkanı Enver Sedat ile Menahem Begin’e Nobel Barış Ödülü verilecektir

1945 yılında Hagana, Irgun ve Stren isimli terör örgütleri bir araya gelerek 'Birleşik Direniş Hareketi'ni kurdu. Bu adımdan sonra terör yoluyla işgal faaliyetleri hızlandı.

1947-1948 yıllarında Terör Örgütleri tarafından 531 Filistin Köyü imha edildi. Gasp edilen araziler Filistin yüz ölçümünün % 76’sına ulaştı. 1948 tarihinde İsrail kuruluşunu ilan ettiğinde bu terör örgütleri İsrail ordusuna katıldı.

O sene Moşe Dayan'ın komutanlığında kurulan İsrail Ordusu birçok Filistin köyünü bu terör örgütlerini kullanarak işgaller ve katliamlar yapmıştır. (trthaber.com, 03.11.2023)

(Devam edecek)

Kaynak: II.Abdulhamid’e Yahudi Devleti Teklifi - Mehmet Asıf IŞIK