Sosyal Medyada Kadın

Medyanın en güçlü ticaret ayaklarından olan moda, tekstil, estetik ve kozmetik gibi kollar aracılığıyla güzel olmanın yaşamın temel gayesi olduğu kadınlara dayatılmaktadır.

Abone Ol

Aynı zamanda kadın güzelliği beden ve iktidar ilişkileri üzerinde yoğun çalışmalar yapan Michael Foucault’un deyimiyle bir mikro iktidar (1) alanı olan “kadın bedeni” özerkleştirilmektedir. Böylece kadın, iktidarını kendi güzelliği üzerinden sağlarken diğer taraftan onun üzerinde kurulan iktidarı görmesi engellenmektedir. İşte bu yüzden güzellik ideolojileri masum olmadığı gibi aynı zamanda kadına hükmetmenin de bir aracı olarak kullanılmaktadır. Kadınlar da özelikle medya üzerinden bunun gönüllü bir taşıyıcısı durumundadır. Kadın, bu yüzden sosyal medyada görsellik paylaşımları yapılan ve özellikle de İnstagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde öncü durumundadır. Masumiyeti yok eden, öz temsil, ifşa ve sergileme alanı olduğu için İnstagram özellikle kadınların en yoğun kullandığı sosyal medya platformlarının başında gelmektedir.

Medyadan yoğunluklu olarak ve hızla akan görüntüler; dini, kültürel ve siyasi mesajlarıyla arzuladığı örnek bireyi inşa etmektedir. Medyanın göz hapsine tutulan kişinin tüketim tercihleri, kültürel anlayışı hatta dini inancı da medya tarafından yeniden inşa edilmektedir. Kişi, özgün iradesiyle yaptığını düşündüğü alışveriş tercihlerini bilinçaltına gönderilen görsel illüzyon altında “al” komutu verilen ürünlerden yapmaktadır. Fikirsel görüşü ve hatta dini anlayışı bile kültür iktidarını elinde bulunduran medya tarafından yönlendirilmektedir.  

Byung-Chul Han, sosyal medyayı manevi hazların alındığı bir kiliseye benzetir. “Like” amin demektir. “Paylaşmak” “birliktelik” ve “tüketmek” de kurtuluştur(2). tespitiyle sosyal medyanın aynı zamanda manevi boşlukları da doldurmaya aday olduğunu iddia etmektedir. Kapitalist endüstrinin reklam ve propaganda aracı olan sosyal medya, herkese ihtiyacı olan ne ise eski Çerçici Dükkânı (3) gibi sunabilmektedir. Maneviyat, aşk, heyecan, mutluluk, özgüven, özgürlük gibi sınırsız alanlarda ter dökmeden her türlü duygunun yaşanabileceği bu alana karşı olan bağımlılıkları günden güne artırmaktadır.

Paylaştığı resmin altına “like” almak ve paylaşımlarını artırmak için kimi zaman uygunsuz resim ve klipleri sosyal medyanın sergisine sunan kadın, üzerinde filtre uygulamalarıyla oynadığı profilinin kendisine benzeyen ama kendisi olmayan sanal bir kimlik ile onay ve paylaşım avcılığına soyunmaktadır. “Like” aldıkça dijital alanda yeni bir varoluşun izini süren kadın için sosyal medya yeni kimlik ve aidiyetlerin üretildiği bir alana dönüşmektedir.

Yapılan bazı sosyal araştırmada kadınların büyük bir çoğunluğunun ekranlardan dayatılan ve idealize edilen kadın tiplemelerinden dolayı kendi şeklini beğenmediği sonuçlarını elde etmişlerdir. Kendini ötekinin arzusu üzerine inşa eden kadın için onaylanmak, kabul görmek için ekran filtreleriyle makyajlayarak yansıtması, ani geçici bir heves olmaktan da öte artık sanal yaşamın gerçek yaşamdan daha önemli olduğu izlenimini oluşturmaktadır. Descartes’in “var” olmayı düşünceye bağlayan anlayışı bugün adeta “görünüyorum öyleyse varım’a” evrilmiştir. Kendini ekranlarda yeniden inşa eden kadının artık gerçek kimliğini ekranlara yansıttığı şekilden aldığını düşünmektedir. Artık sanalda var olmak gerçek dünyada var olmanın yerine geçmiştir. Bu yüzden kadınlar kendince çirkin görünen yerlerini sosyal medyanın filtre ve uygulamalar ile düzeltmeye çalışmaktadır. Bu filtreler her ne kadar anlık tatmin sağlasa da gerçek hayatta şeklinden, görünüşünden ve herhangi bir yerinden razı olmayan mutsuz büyük bir kesimi karşımıza çıkarmaktadır. Sürekli girdiği her ortamda nasıl göründüğünü, güzellik kalıplarına göre yargılandığını düşünen kadın için güzellik mutluluğun yegâne sebebi olsa da ulaşılması pek mümkün de görünmemektedir.  

Çoğu kadının daha önce sadece özel günlere has yaptığı makyajlar şimdi ise girdiği tüm ortamlarda izlendiği ve her an bir görüntüsünün bir yerde paylaşılma korkusunun ürettiği güvensizlikten dolayı kadın, makyajsız hiçbir ortama girememektedir. Sosyolojik olarak tarifi yapılan kamusal ve özel alan ayrımı sosyal medya ile ortadan kalkmıştır. Artık her alan ve her an kamusal alan olabilmektedir. Özel ve mahrem diyebileceğimiz alanlar artık medya sayesinde bir anda dünya ekranlarına canlı yayın olarak açılabilmektedir. Daha önce evinde korunaklı olarak özel yaşanan anlar medya sayesinde ortadan kalkmıştır. Bu nedenle makyaj yapmadığında kendini zayıf, çirkin ve değersiz hisseden kadın, evinde bile makyajlı olma saplantısına sokulması “güzellik endüstrisinin” kadın üzerinde ürettiği kaygıları görmemiz açısından oldukça önemlidir.

Yine ekranların dayattığı ideal kadın görüntüsüne ulaşmak için kadınlar endüstrinin pazarladığı kozmetik ürünlere ve estetik operasyonlara mecbur bırakılmaktadır. Estetik operasyon yapan yerlerin yaygınlaşması bu konuya dair taleplerin oldukça arttığını göstermektedir. Ayrıca gün geçtikçe batıda olduğu gibi ülkemizde de estetik yaşı hızla düştüğü gibi yaşı geçkin kadınlara kadar estetik operasyon talebi artarak yaygınlaşmaktadır.

Kadın güzelliğini; estetik, makyaj, kıyafet olmasa ekranlarda filtreler ile illaki sağlamak zorunda hissetmektedir. Sosyal medyanın sanaldan daha çok gerçek bir hayat olarak algılanması bu alanı daha gerçekçi olarak zihinlere kazınmaya başlamıştır. Bedenlerinden rahatsız olan ve kaçan nice kadının anlık görsel hazlarını tatmin etmesinden dolayı sosyal medya uygulamalarına bağımlılık duygusu günden güne artmaktadır. Bu güzellik yarışında, kadının beden algısı ve kendilik bilincinin medya tarafından zaafa uğratılarak değiştirilmesi, kadını endüstrinin en güvenilir taşıyıcısı konumuna çıkarmıştır.

Sosyal medyada sürekli ve hızlı değişen resimlerin yansıttığı hep başkasının güzelliğidir. Başkasının güzelliğine ulaşmak isteyen kadın sürekli güzellik merkezlerinin yollarını aşındırmakta hatta abone sistemlerine kaydolmak zorunda kalmaktadır. Çünkü masallara bile konu olan güzelliğini sürekli aynalara “Ayna ayna, söyle bana benden daha güzeli var mı?” sorusuyla sorgulayan kraliçenin düştüğü durum gibi bitmek tükenmek bilmeyen bir güzellik sorgusu yapılmaktadır… Evet, ekranlar her zaman daha güzelini daha çekicisini çıkarmaktan çekinmemektedir. Onun için mükemmel ve kusursuz bir güzellik yoktur. Sürekli peşinden koşulan ama çoğu zaman ulaşılmaz olduğu için kadını bitkin ve harap düşüren, psikolojisini bozan bu güzellik arayışı bir hakikat arayışı gibi ömür boyu devam etmektedir. Modern dünya kadını daha çok cinselliğiyle özgürleştirmeyi vaat ederken, kadının bütün yeteneklerini ve değerlerini bu uğurda tüketime sunmaktadır. Modern dünyanın köle pazarı olan medya ekranlarında teşhir edilen kadının özgürlüğü, görsellik zindanlarında hapsedilmiş ve bir mahpus gibi prangalarından kurtarılmayı beklemektedir.


[1] Foucault, M. (2007). Cinselliğin Tarihi.(Çev. Hülya Uğur Tanrıöver) İstanbul: 2007. Ayrıntı Yayınları. s:72

[2] Byung-Chul Han, Enfokrasi, (Çev: Mustafa Özdemir) İstanbul, 2022, Ketebe Yayınları, s:13

[3] Çerçi Dükkânı: Eskiden, köy köy, kasaba kasaba dolaşarak, herkesin ihtiyaç duyduğu bin bir eşit ufak tefek eşyalar satan seyyar satıcılara verilen isim.