Medya, çevreyi değiştirerek, üzerimizde eşsiz bir algı kapasitesi gücü bırakır. Herhangi bir duyunun uzantısı düşünce ve davranış şeklimizi, bir başka deyişle dünyayı algılama şeklimizi değiştirir. Bu algı kapasitesi değiştiğinde insanlar da değişir. (Marshall Mcluhan)

Yeni Medya Nesli

Medya ekranlarından yansıyan her görselin ve içeriğin belli faydaları yanında zararlarının olduğu birçok bilimsel çalışmalarda ortaya konulmuştur. Faydalı yayınlardan çok çocuklar için zararlı tarafları son dönem medya etki araştırmalarında dikkat çeken konuların başında gelmektedir. Ekranlardan hızlı hareketli ve eğlenceli yayınlar, çizgi filimler çocuklar için vaz geçilmezler arasında yer almaktadır. Ebeveynlerin çoğu zaman çocukların eğlenmesi veya vakit geçirmesi için ekran başına teslim ettikleri ve farkında olmadan zihin dünyası medya tarafından işlenen çocukların ekran başında ne gibi olumsuzluklar yaşadıkları çeşitli araştırmalar ile gün yüzüne çıkarılmaktadır. İlk etapta ekran başında geçirilen sürelerin oluşturduğu psikolojik olumsuz etkileri yanında özellikle rol model yansımaları dikkat çekicidir.

Çocukları eğlendiren ve bilgilendiren çizgi/filmler yanında, çoğu çocukların minik dünyasında büyük infialler değişimler oluşturan, küresel güçlerin iştiyakını kabartan algılar üreten subliminal mesaj ve rollerden müteşekkil filmler yapılmıştır. Bu filmlerde; müstehcen görüntüler, şakalar, yalan ve küfür içerikler yanında kahramanların sürekli güç üzerinden haklılığını savunduğu şeklinde kurgulanan rollerin çocuk dünyasında ahlaki yozlaşma yanında maddi güce tapınma, gibi daha çok sistemin kendini yeniden üretmesine ve toplumsal ahlakın bilinçdışı üretimine katkı sağlayan algıları beslemektedir. Ayrıca çocuk dünyasında Allah inancını tahrip eden ezoterik, bilim kurgu ve mitolojik uyduruk tanrısal güçlere sahip kahramanlar üretilerek çocuk zihinlerin inanç dünyası da bu roller üzerinden yıkıma uğratılmaktadır.

Animasyon filmlerinde araya serpiştirilen ve zihin kontrol yöntemi olarak kullanılan subilimine mesajların insanların bilinçaltı dünyası da işgal edilmektedir. Film ve sinema literatüründe 25. Kare olarak adlandırılan, ses ve görüntü tekniğiyle seyirci tarafından ilk anda anlaşılmayan fakat zihnin geri bir alanında kaydedilen yeri ve zamanı gelince ortaya çıkan bilinçaltı algı üretme yöntemidir. Bu şekliyle; Siyonist ve masonik güç için kontrol sağlayan, cinsellik içeren ve tüketimi teşvik eden subilimine mesajlar ile çocukların zihin dünyası kirletilmektedir.

Gerek çocuklara göre yapılan programlarda gerekse de erişkinlere göre yapılan film ve dizilerde aile içi ilişkiler modern seküler aileye ve dolayısıyla medya kültürüne uygun rollerle yansıtılmaktadır. Çocukların aile içinde canlandırılan rolleri irdelendiğinde; çocukların sürekli pohpohlandığı, ebeveynlerine(büyüklerine) karşı saygısız, başına buyruk, çoğu zaman ahlaksız ve söz dinlemez davranışları gizlice övülmektedir. Bu şekliyle en sıradan genel ahlak kurallarına bile tahammül edemeyen, tüm dini, ahlaki ve kültürel sınırlamaları yıkılması gereken bir tabu gibi gören medya, yaptığı yayınlar sayesinde çocuğun hâkim görsel alanlara teslimiyetini kolaylaştırmaktadır.

Medya ve Aile Bağları

 Medya, ailenin geleneksel bağların çizmiş olduğu sınırları daha kolay aşılması için ekranlardan kurulan güçlü görsel, zihinsel ve duygusal bağla aile ve toplumsal bağları parçalayarak tüm fertleri kendine güçlü bir şekilde bağlamaktadır. Medya çocuğun ailesiyle olan ilişkilerini zayıflatarak veya tamamen koparılmasını sağlayarak savunmasız kalan çocuğu kendi ailesinin bir ferdi gibi yetiştirmeye çalışır. Bunun için hemen hemen bütün çocuk rollere bakıldığında, aileden kopuk, dini ve ahlaki bağlardan uzak, asi, protest, saygısız, ukala çocuk rollerinin ön plana çıkması, aşama aşama “medya ahlakına” uygun inşa edilen zincir davranışları pekiştirmektedir. Medya, çocuk ve aile arasındaki dini, kültürel ve ahlaki bağları kopararak medya ailesinin bir ferdi yapılan çocuk, ekranlara sıkı sıkıya bağlanmış olur. Bundan dolayı medya, merkezi bir kontrol ve hâkimiyet sağlamak için kendisi dışında buyurgan hiçbir güce izin vermeyecek şekilde kendini konumlandırmaktadır. Böylelikle ekranlardan gönderilen tüm direktifleri almaya ve uygulamaya uyumlu hale gelen çocuk, her türlü ahlaki kuralı ve dini yasağı çiğnemeye meyyal çocuk davranışları bilinçli olarak benimsetilmesi sağlanmaktadır.

Medya ve Rol Model

Diğer bir hususta, çocukların taklit ve özenti yeteneği kullanarak çocukların kılıktan kılığa sokulmasıdır. Son zamanlarda özellikle kız çocuklarının aile içindeki yaşına uygun davranışın dışına çeken rolleri de medya tarafından yoğunluklu olarak işlenen konulardandır. Küçük kız çocuklarına abartılı kadın makyajı yapılması, kadın elbiselerinin giydirilerek, sahnelerde şarkı söyletilmesi ve dans ettirilmesi gibi doğal pedagojik gelişim sınırları zorlayan sempatik roller ile kız çocuklarını erken yaşlarda, bilinç gelişmeden, beden üzerinden şeklen kadınlaşması telkin edilmektedir. İşte bu durum, duygusal ve biyolojik gelişimini henüz tamamlamamış çocukların iç dünyasında kapatılması zor yaraları açmaktadır. Ekranlardan inceden sempatik süslü bir o kadar yetenekli oyuncular üzerinden işlenen rollerle yarınların geleceği olan çocuklarımızın ilişki kurma şekilleri üzerinde kalıcı ve olumsuz etkiler bırakacağı bilinmelidir. Hepsinden önemlisi, vakitli vakitsiz ekranlara yansıyan hiçbir ahlaki sınır tanımayan yayınlara karşı ailenin tepkisizliğinden dolayı yaşanmaktadır. Mesela medyanın ailece izlenen programlarda ekrana yansıyan bin bir çeşit mesaj ve çoğu olumsuzluk tavır ve davranışlar içeren programlara karşı aile fertlerinin tepkisiz kalması zımnen bir meşruiyet algısını da beraber getirmektedir. Ekrandan herkesin izlediği ve tepki göstermediği olumsuz ilişkiler ve davranışlar çocukların zihin dünyasında o ilişki ve davranışların aile tarafından da onaylandığı algısını üretmektedir. Ekranda öpüşme, sigara, alkol, şiddet, cinsellik, küfür, aşağılama, şiddet, yalan, aldatma, evlilik öncesi birliktelik (flört) vb.. Bu sebeple ekrandan yansıyan benzer görüntülerin çocukların maddi manevi gelişiminde oldukça olumsuz etkiler bırakması yanında zararlı davranış ve ilişki biçimleri üzerinde oluşturduğu telkinleriyle rol model etkisi oluşturmak suretiyle yeni bir medya nesli yüklemektedir.  

Medyada Şiddet ve Cinsellik

Medya ekranlarında yaş sınırlarını kaldıran ve daha çok oyun eğlence programları içinde sunulan özendirici programların çocuklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğu yapılan birçok araştırma sonuçlarında ortaya çıkmaktadır. Pedagog Mehmet Teber; “Bir çocuğun on iki yaşına gelene kadar TV'de 100 bin şiddet sahnesi gördüğünü ve bundan dolayı şiddetin zihinlerine kazınmakta olduğunu ve bu sahneler nedeniyle de şiddeti bir çözüm yöntemi olarak görüp duyarsızlaşmaktadır”[1] İddiasındadır. Hemen hemen tüm çizgi film kahramanlarının çocuklara şiddeti bir yöntem olarak telkin etmesi yanında yine filim aralarına (25. Kare) gizlenen cinsellik şiddet ve egemen güçleri subilimine eden mesajların çocuk dünyasını gelişim aşamasında zihnen teslim almakta olduğunu benzer birçok araştırmacının bilimsel çalışmalarına konu olmaktadır. Bütün bu tespitler ile beraber hiçbir toplumsal inanç, değer ve kültürel sınırı tanımayan egemenlik ve ona bağlı reyting kaygısı ile üretilen bu programlarda çocuklara duygusal ve fiziksel şiddet, cinsellik telkin eden ve olumsuz algılar üretmek suretiyle istismar edilmesine şahit olmaktayız.

Sonuç

Medyanın hiçbir kural ve değer tanımayan pervasızca ekranlara taşıdığı tüm görüntülerin çocukların zihinlerini lekelediği gibi yeni nesillere silinmesi imkânsız yaralar bırakmaktadır. Sosyal bilimcilerin, gelişim psikologlarının ve din adamlarının medyanın kontrolsüz yayınları karşısında toplumsal açıdan büyük bir tehdit altında olduğumuz konusunda ittifak içinde olması tehlikenin büyüklüğünü görmemiz açısından oldukça önemlidir.

Çağımızda aileden kopan ve medya araçlarına yönelen neslin zihin dünyası, ahlakı ve inanç sistemi de artık medya ekranları üzerinden şekillenmektedir. Buna karşı durmak için aile okul ve toplum olarak büyük bir işbirliğine ihtiyacımız olduğunu her geçen gün yine medya ekranlarından şahit olduğumuz olumsuz haberlerden dolayı daha iyi anlıyoruz.