31 Mart tarihinde yapılan mahalli idareleri ağır seçim mağlubiyetinin sebeplerine dair gayri siyasi bir değerlendirme yazısı kaleme almak üzereyken Milli Eğitim Bakanlığı eğitim kademelerindeki zorunlu derslerin müfredatına dair “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla bir taslak yayınlayarak kamuoyunun görüşüne sunuldu.
Tevafuk oldu. Zaten mevcut milli eğitim ve bu eğitim modellerinin ürünü olan zamane gençliği yürek yaramızdır. Ümit ederim ki işin uzmanları, pedagoglar ve eğitim bilimcileri müfredat taslağını teknik yönleriyle inceleyip sadre şifa, derde deva olacak kanaatlerini iletmiş olsunlar. Bir vatandaş olarak biz de kendimizi sorumlu hissederek bazı teklif ve tavsiyelerimizi yazıp gönderdik.
Bizler hangi meslekte ve meşguliyet sahasında olursak olalım, omuz ve gönül verdiğimiz iman ve Kur’an hizmetlerinin istisnasız bütün müntesiplerinin ortak gayesi imanlı, erdemli, şahsiyetli ve nitelikli bir neslin yetiştirilmesidir. Senelerdir bütün himmet ve gayretimiz, bütün ümidimiz bu milletin bin seneden beri şanla ve şerefle taşıdığı İslam’ın sancağını gözümüz arkada kalmadan bir sonraki nesle emniyetle ve huzur-u kalple teslim edebilmek içindi. Ancak çağın fitnesi gerçekten dehşetlidir. Peygamber Efendimizin (sav) bir hadis-i şerifte mealen buyurdukları gibi: “Adem’den beri en büyük fitne!..”
Birkaç asırdan beri şiddetli ve yıkıcı darbelerle büyük sarsıntılara maruz kalan milletimizin, bugün bu fitnenin içinde debelenen genç nesillerinin vahim durumu hakkında yeri geldikçe bir şeyler yazmıştık. Ne kadar yazılsa yeridir. Asla hata ve ihmal kabul etmeyen bu mesele en az ülke güvenliği kadar hassas ve önemli olmasına rağmen eğitim konusu bugün ülke yönetiminde bulunan siyasi kadronun başarılı sonuç alamadığı alandır. Her bakan’la, her bir-iki senede bir değiştirilen sistemle eğitilmeye çalışılan öğrenciler kadar eğitim kadrosu da şaşkındır. Maalesef eğitim politikalarıyla ilgili istikrar, devamlılık ve ciddiyet yoktur. Devlet yetkililerinin ne bu politikaları tercih sebeplerini ne de bu tercihlerde bulunma zaruretini bilmiyoruz. Ancak, hem tas hem de hamam ortada. İşte hazır gençlik, işte yetişmekte olan öğrenciler gözlerimizin önünde…
Evvela şunu belirtmeliyim ki evlatları üzerine titreyen, çocuklarının aile terbiyesiyle, edebiyle, dini ve ahlaki eğitimini ihmal etmeden çiçek gibi yetiştiren ailelerin varlığını memnuniyetle görüyoruz. Keşke bu takdir ifadesini büyük çoğunluk için de söyleyebilseydik! Öğrencilerin ve genç neslin büyük kısmı steril ortamda değil maalesef. Çayıra salınmış sürü misali Mevla’nın kayırmasına bırakılmış.
Bünyeyi acıtan bir hastalığın teşhisinin tam ve doğru yapılması lazım ki tedavisi faydalı olabilsin. Bu minvalde yazdıklarımız bu kabilden sayılsın. Gidişata bakılınca orta ve lise öğrencilerimizin içinde bulunduğu hedefi, ideali ve istikameti olmayan lümpen gençlik başlıklar halinde ve özetle şu haldedir;
• İffet ve namus anlayışı gün geçtikçe zayıflıyor. (13-15 yaş aralığında henüz ergenlik dönemi duyguları uyanmakta olan kız ve erkek öğrenciler çekinmeden ve arlanmadan güpegündüz parklarda, sokaklarda ve hatta okullarda, yazmaya haya edeceğimiz sarmaş-dolaş haldeler. Kolunda erkek arkadaşı olmayan kız öğrenci neredeyse yok.)
• Milli, manevi, dini ve ahlaki değerlere karşı ilgisizdir.
• Toplumsal ve ailevi terbiyenin etkisi gitgide azalıyor.
• İnternet, sanal ağlar ve sosyal medya bağımlılığı endişe verici boyutlarda.
• Gayretsizlik, bedeni ve zihni tembellik had safhada.
• Başta sigara, alkol ve madde bağımlılığı tehlike arz ediyor.
• Aşırı konfor düşkünlüğü, bencillik ve müsriflik.
• Sınırsız bir serbestlik, şımarıklık, sorumsuzluk ve lakaydlık.
• Şiddete eğilim vs.
Milli Eğitimin öncelikli işi, meyvesi bugünkü arızalı nesil olan eğitim politikalarının ācilen masaya yatırılarak mevcut sistemin yanlış, eksik ve hatalı kısımlarının tesbit edilmelidir. Tabir caizse, derhal oksijen çadırına alınarak cerahat ve hastalıklı unsurlar bünyeden ihraç edilmeli, eksikleri giderilip ardından ciddi ve etkili yöntemlerle tedavinin tamamlanması sağlanmalıdır.
Tam da Basra yıkılmak üzeredir denilecek duruma gelinmişti! Zaten müfredata el atılma iradesi, hayati önemde ve acilen müdahale edilmeyi gerektiren hastalıklı bir halin kabulüdür esasında. Bir yandan öğrenci aileleri, bir yandan çevre ve toplum, bir yandan manevi eğitim verme endişesinde olan bizler ve diğer yandan çocukları okullarda eğitme sorumluluğu taşıyan devletin el ve iş birliğiyle eğitilmekte olan nesil kurtarılmış olabilsin. Halen Bakanlığa bağlı ve kontrolü altındaki okullara teslim ettiğimiz öğrencilerin nitelikli birer insan olarak yetiştirilebilmeleri için teklif ve tavsiyelerimizi şöyle sıralamışız:
1. Mevcut karma eğitim modelinden bir an önce vazgeçilip orta okul ve liselerin kız ve erkek olarak ayrılması.
2. Tek adama ve birinci reise bağnazca ve körü körüne bağlı, tek boyutlu, tek doğrulu, resmi ideoloji anlayışı yerine çağını ve gereklerini iyi okuyup tahlil ve mukayese edebilen ve buna göre istikbali öngörebilen, çoğulculuğu, başka fikir, inanç ve kanaatlerin varlığını kabul edip insana ve haklarına saygı gösteren demokratik olgunluğa sahip bir anlayışın inşa ve ikame edilmesi.
3. Devlet halen sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde yayın yaparak kötü örnek üreten, cinsellik ve şiddet içeren, çarpık ailevi ilişkileri öne çıkaran, insani ve ahlaki değerleri zehirleyen yazılı, sözlü, sesli görüntülü medyalar ve sosyal ağlar vasıtasıyla öğrencilerin beyinlerine lağım akıtan bütün kanal ve mecraları tıkamalı ve etkisiz hale getirmelidir. Bu kadar tahribin yapıldığı bir zeminde ne kadar tamir ve tedavi yapılırsa yapılsın, yeterince fayda vermez.
4. Eğitici-öğretici kadroların nitelikleri artırılmalı, öğrencileri üzerindeki otorite güçlendirilmeli. Öğrenci karşısında sözü dinlenmeyen, saygınlığı olmayan bir eğitimci öğrenciye hiçbir şey veremez.
5. Asrın kuvvetli ve etkili akımlarına ve yıkıcı darbelerine maruz kalarak ağır hasara uğramış edep, ahlâk ve toplumsal terbiye rehabilite edilmeli. Ailede ve okulda yeterince verilmemiş sorumluluk duyguları güçlendirilmeli.
6. Öğrenciler yaş guruplarına ve öğrenme becerilerine göre iyi ve erdemli insan olmaya özendirilmeli. Merhum Ord.Prof.Dr.Ali Fuat Başgil’in ‘Gençlerle Başbaşa’ isimli şaheseri (ve emsali kitaplar) hem öğretmenler için, hem öğrencilere ezberletilmeyi hak eden iyi bir örnektir.
7. Her öğrenci kendi eğitim ve/ya ana dilini kelime hazinesiyle, kaideleriyle ve incelikleriyle çok iyi öğrenmeli ve kullanabilmelidir. Anadil iyi bilinmezse meram ifade edilemez. Dil toplumu oluşturan fertler arasındaki iletişimi sağlayan ve kuşaklar arasındaki kültürü aktaran en önemli vasıtadır. Düşünceler, fikirler, görgü ve kültür dil vasıtasıyla nesilden nesile aktarılamazsa inkıtaa uğrar ve bugün yaşanmakta olduğu gibi fikir ve düşünce havzaları kurumaya başlar, görgü ve kültür erozyona uğrar. Milli kültürün, manevi ve ahlaki değerlerin ve toplumsal görgünün devamlılığı ve geliştirilmesi için dilin iyi derecede öğretilmesi elzemdir.
8. Genç nesillerimiz medyanın esiri olmuş durumdadır. Ellerinden düşmeyen telefonları hayati bir azalarıymış gibi adeta her bakımdan onunla beslenir haldeler. Okuyup düşünerek aklen ve fikren üretken olmak yerine, internet ağlarının ve sosyal mecraların merakları tahrik eden cazibeli, baştan çıkarıcı ve ilgi çekici usulleriyle, zihinler pasif bir surette devamlı olarak verileni alarak tembelleştiriliyor. Telefonlar çocukların elinden alınmalıdır. Bu gidişatın tehlikeleri, iradesini henüz kullanma ve doğru yönetme becerisi olmayan çocuklara mutlaka öğretilmeli.
9. Öğrencilere çevreyi koruma ve temiz tutma bilinci verilmeli. Yaşadığımız dünyada canlıların hayatiyetinin devamı için kendimizi ve evimizi temiz tuttuğumuz gibi etrafımızı, sokağımızı, havamızı, suyumuzu ve yaşadığımız her yeri temiz tutmamız gerektiği, İlahi denge ve düzenin bozulması halinde canlılık hayatının sürmeyeceği tabiattan örneklerle gösterilmeli.
10. Trafikten aile ilişkilerine, komşuluktan kamuya ait imkanları kullanmaya kadar kurallara uyma alışkanlığı kazandırılmalı. Bir arada yaşayan insanların birbirlerine karşı hak ve sorumlulukları olduğu, toplumun huzur ve barış içinde yaşayabilmesi için her bireyin kendi hakkını koruduğu gibi başkalarının haklarına, özellikle kamuya ait haklara karşı saygılı olunması gerektiği bilinci verilmeli.
11. Karşılaşılan sorunlar karşısında öfkelenip hemen şiddete başvurmak yerine öğrencilerin sorun çözme ve müzakere etme kabiliyetleri geliştirilmeli. Yaşanabilecek anlaşmazlık durumunda karşı tarafı sükunetle dinleyip anlamaya, karşılıklı konuşarak meselenin büyümeden giderilebileceği uygulamalı örneklerle gösterilmelidir. Bunun için öğrencilere soru(n)ları tahlil edip çözümleme becerisi kazandıracak olan matematik dersi mutlaka sevdirilmeli ve öğretilmeli.
12. Çocukların şefkat ve merhamet duyguları geliştirilmeli. Sık sık tabiata, kırlara-bayırlara çıkarılmalı, hayvan sevgisi, tabiat sevgisi hissettirilmeli. Şefkat, merhamet, saygı ve sevgi gibi yüksek insani vasıflar ve değerler aşılanmalı.
Vesaire…
Ümit ve temenni edelim ki Basra’da yıkılmadan, yani iş işten geçmeden halen eğitim çağındaki bu nesli de yitirmeden Milli Eğitim Bakanlığının hazırladığı bu yeni müfredat taslağı, heybetli ve iddialı adına uygun olarak beklentilere cevap versin.
Evet, hayırlı ve uğurlu olsun. Olsun ki hahişle istediğimiz ve ümitle beklediğimiz nesl-i atiyi yetiştirsin.
Kaynak: Basra Yıkılmak Üzereydi ki… - Mehmet Asıf IŞIK